Kaliteli yaşamak gerek bence hayatı... Her ne kadar biliyorsak da elimizdekinden fazlasını elde etmek için çalışmayı, çabalamayı; dengeyi de kaçırmamak gerek bence. Bazen elindekiyle yetinmeyi de bilmeli insan. O aradaki düzeni sağladıktan sonra da sorun yaşayamaz zaten...
Bazı insanlar tanıyorum... Kirada oturuyor yaşını başını aşmış olsa bile. Ama mutlu eşiyle ve çocuklarıyla... Yardım ediyor gece çocuklarının ödevlerine. Mutlu oluyor pilavı ve fasulyesiyle. Arabası olmasa da, şöyle bir sahil turu çocuklarla... Daha ne gerek?
Zenginlik değildir bence mutluluk. Zira mutluluk maddi bir şey değildir ki? Nasıl maddiyata bağlı olarak mutlu olunur? Tek sebebi vardır bizi daha zengin olmaya iten. Tek bir sebep... İnsanların paraya olan bağımlılığı. Daha iyi yaşama hevesi. Ve tabii ki insanın içindeki o bitmek tükenmek bilmeyen "daha fazla" isteği...
Bu yola kendimizi bildiğimizde başlıyoruz... Ölene kadar sürüyor yolculuğumuz. Zira hakediyoruz. Ancak yeri geliyor, hakettiğimizden fazlasını istiyoruz. Açıkça söyleyeyim mi? Bazen haddimizi bilmiyoruz...
Bir cafede oturuyor oluruz arkadaşlarımla ve bir kız girer içeri. Baştan aşağı süzerim genelde, saç şeklinden ayakkabısına kadar her detayı, her ayrıntıyı incelerim. O an biliyorumdur genelde nasıl bir hayat istediğini, nelerden hoşlandığını ve nasıl yaklaşmam gerektiğini. Ama yaklaşmam. Yaklaşmayı göze almam. Bilirim ki o beni aşmaktadır... Gidersem, ben onu bir yerden sonra mutlu edemeyeceğim gibi o yükün altında ezilmeye başlarım...
Bu yüzden bilmelidir insan haddini. Belli bir gelire belli bir gider bağlanmalıdır ki mutlu yaşansın. Ya da benliğinizi kaybetmeye, artık kendiniz için yaşamamaya başlarsınız. İnsan ise bencildir. Egoisttir. Ne kadar sevse de değer verse de kendi için yaşar. Bu çizgiyi aştığınızda da dengeniz bozulur. İnancınızı, güveninizi kaybedersiniz insanlara... Yapmayın...
Kaybettik, kaybedeceğiz, kazanacağız hayatımız boyunca. Bir günümüz diğeriyle aynı olmayacak asla. Düşe kalka yaşıyoruz hayatı buna alışmamız gerek. Neden düşüyoruz biliyor musunuz?
Tekrar ayağa kalkmayı öğrenmek için...
İnanın bana küfür sizi ayağa kaldırmaz... İnanın bana küfretmek sizi rahatlatmaz... Kalitenizi arttırmaz. Sizi daha iyi bir insan yapmaz. Daha güçlü, daha savunmalı yapmaz. Aksine, yapmaz dediğim her şey olmaya başlarsınız...
Öyle bir düşman olun ki olacağınızda ve öyle düşmanlar bulun ki kendinize, yendiğinizde de yenildiğinizde de haz versin size. Düştüğünüzde ve savaş sona erdiğinde elinizden tutup kaldırabilsin seçtiğiniz düşman sizi. Ve söyleyebilin şu sözleri "Yenmeme izin verdiğin için teşekkürler"
Kalite budur hayatta. Onur için, şeref için yaşadığımız, bir kez gelip bittiğinde asla geri dönemeyeceğimiz hayatta... Güzel bir isim, söylendiğinde tebessüme neden olan bir tını bırakın insanlarda. Düşmanını tebrik etmeyi bilen biri olun...
Ciddiyim, küfretmeyin. Hayat kazanır. Siz kaybedersiniz.
Hiçbir faydası yoktur, olmaz, olmayacak, olmadı... Bir gün bir yere geldiğinizi ve mevki sahibi olduğunuzu düşünün. O hakaretler saydığınız kişi, yıllardır görüşmediğiniz o eski arkadaşınız karşınızdaki yeniortağınız olursa ne yapacaksınız? Bu şekilde hatırlandığınızda ne yapacaksınız? Kutsal değerlere, kişilere, kişiliklere söyledikleriniz ne katacak hayatınıza?
Muhattap olmayın... 2-3 deneyip gidecektir nasılsa. Anlayacaktır bir süre sonra yaptığının ne kadar yanlış olduğunu... Anlamasa bile, küfre küfürle karşılık verirseniz ne farkınız kalır?
Bir çok kızgınken bir de çok mutluyken söylenen her söz sonradan zarar verir insana. Bu yüzden en mutlu ve en sinirli anlarınızda biraz da susmanız gerekir aslında. Kafayı dinlemek için şöyle birkaç dakika beklemek belki de...
Her ne kadar biz dünyaya değil dünya bize sahip olsa da burada geçirdiğimiz zamanı en güzel şekilde sona erdirmeye baksak daha iyi olur inanın bana... En azından deneyin olmaz mı?
Biraz daha kaliteli yaşamayı haketmiyor musunuz?
Hakettiğinizi elde etmek için hiçbir şey yapmaz mısınız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
uyan-uyandır